Yedik, içtik. Sonra dayım hadi araba sürmeye dedi. Ben zaten hevesliyim, durur muyum? Kardeşim Elmalı Turta'yı de ikna ettikten sonra bindik arabaya. Önce teorik ders. Ben daha önce de araba kullandığımdan az çok neyin ne olduğunu biliyorum, o yüzden pratiğe geçebilmek için can atıyorum. Nihayet şöfor koltuğuna geçtim. Debriyajıydı vitesiydi ayarladım. Sürmeye başladım. Yol biraz bozuk, toz toprak. Neyse, dayım dur diyene kadar sürdüm arabayı. Koltuğa bu sefer ET geçti. İlk kez böyle bi işe kalkıştığından biraz huzursuz. Arabaya yaptırdığı bi kaç stop ve patinajın ardından nihayet arabayı kımıldatmayı başardı. O kullanırken "Araba Kullanırken Yapılmaması Gereken Şeyler" listemi doldurmaya başladım ben de. Sürüş bitti. Dayım bi haftasonu tekrar araba sürebileceğimizi söyledi. Şimdi haftasonunu iple çekiyorum. Bu arada ehliyetimi almama daha bi senem var ve beklemekten sıkıldım.
Her piknik gibi eğlenceli, yorucu ve börtü-böcek dolu bi gün geçirdim. Kaplumbağa gördük. Doğal olarak o da bizi gördü. Görür görmez de kabuğuna sindi tabi.
Buraya gelmek biraz zahmetli. Yolları kötü. Ve Türkiye'deki bi çok yer gibi piknik alanı bakımsız. Yine de görmeye değer. Bu arada Teoman'ın deyimiyle Ölmek için Güzel Bir Gün, Güzel Bir Yer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder