8 Temmuz 2011 Cuma

Korku.

Korkuyorum hem de çok pis. Öyle böyle değil. Neyden mi? Acı çekmekten, kırılmaktan, mutlu olmaktan, doğrudan, yanlıştan, kazanmaktan, kaybetmekten, gülmekten, ağlamaktan, incinmekten, konuşmaktan, susmaktan,... hatta bazen düşünmekten, hayal etmekten korkuyorum. Bi sebebi yok. Olmayan sebebi yüzünden çaresi de yok. Adı konulmamış bi hastalık gibi. Üstelik bedenimin her yerini kaplamış. Söküp atamıyorum. Benim bir parçam haline gelmiş, nefes alış verişini duyabiliyorum. Sorun nerde başladı ne zaman başladı hatırlamıyorum. Kendimi bildim bileli hep böyleydi. Eskiden, çocukken, büyüyünce tüm korkuların biteceğini sanırdım. O zaman ölümden korkardım, daha doğrusu bir sürü korku içinde en büyüğü oydu. Aradan yıllar geçti, ölümün kendisi korkutmuyor artık beni; yaptıklarımdan, yapacaklarımdan, yapabileceklerimden korkuyorum. Ölürken yanımda onlar olacak çünkü. Azrail'in kendisi korkutmuyor beni, ben kendimden korkuyorum.
  Ve buna bi çare bulamıyorum.
                           

Matmazel R.R 
(ama siz onu zaten tanıyorsunuz)
yazdıkların(m)ı dikkate almayın,
Mıymıntı'nın tekiyim.

Her neyse,
korkunun ecele faydası yok.
buranın ilk siyah yazısına nokta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder